31 Ağustos 2010 Salı

METE HOROZOĞLU

Öyle bir geçer zaman ki!




Okuduğum en iyi senaryo

Röportaj: Gülbahar KARAKUŞ
Fotoğraf: Çetin KEÇECİ

"Nefes: Vatan Sağolsun" filminde Mete Yüzbaşı'yı canlandıran Mete Horozoğlu, yeni sezonda Kanal D'nin flaş yapımlarından "Öyle Bir Geçer Zaman ki" ile izleyici karşısına çıkacak. Ünlü oyuncuyla "Bugüne kadar okuduğum en iyi senaryoya sahip" dediği dizinin detaylarını ve yeni projelerini konuştuk.

Yeni sezonda "Öyle Bir Geçer Zaman ki" dizisiyle karşımıza çıkacaksınız. Öncelikle bu diziden gelen teklifi kabul etmenizi sağlayan unsurları sormak istiyorum...
- Bana teklif geldiğinde senaryonun büyük kısmı yazılmıştı. Okudum ve çok sağlam bir hikâyesi olduğunu gördüm. Açıkçası bugüne kadar okuduğum en iyi senaryo. Bir de dizide hikâye 1967 yılında başlıyor. Ben eski zaman hikâyelerinin daha bir oturaklı olduğunu düşünüyorum. Senaryoyu okur okumaz bir çalışma isteği oluştu bende.
Peki bu diziyi diğerlerinden farklı kılan ne sizce?
- Dediğim gibi hikâyede her şey oturaklı ve planlanmış. Adeta yaşanmış bir olayın senaryosu yazılmış. Beni en çok etkileyen, canlandıracağım karakterden ziyade dizideki aile oldu. Ailenin bir oğlunun adının Mete olması mı yoksa o dönemin atmosferi mi beni aileye bu kadar bağladı, bilmiyorum. Ama geçiş döneminin sıkıntısı, çatışmaların karakterlere yansımasının çok samimi ve gerçekçi işlendiğini gördüm. Bu nedenle senaryo benden artı iki puan aldı.
İlk kez mi geçmiş yılları işleyen bir yapımda rol alıyorsunuz?
- "Semaver ve Kumpanya" adlı bir tiyatro oyunumuz vardı, o da bu diziyle aynı dönemde geçiyordu, hatta o biraz daha öncesine ait bir hikâyeydi. Televizyonda ise ilk defa geçmişe ait bir hikâyede rol alıyorum.
AMERİKAN VE TÜRK FİLMLERİNİ İZLEDİK
Soner rolüne nasıl hazırladınız? Özel çalışmalarınız oldu mu?
- Yönetmenimiz Zeynep Günay Tan'la çok uzun süre oturup konuşarak hazırlandım rolüme. Benim canlandırdığım karakterin Akarsu ailesinden bağımsız bir hikâyesi de var. Statüsü de farklı bir karakter. Konuşma, vücut hareketleri, davranış biçimi nasıl olmalı, ona biraz kafa yorduk. Bir sürü şey denedik.
Bu denemeler sırasında o döneme ait filmleri de izlediniz mi peki?
- Bütün bir filmi oturup izlemekten ziyade, o döneme ait Amerikan ve Türk filmlerinden parçalar seyrettik. Özellikle 50 ve 60'lı yılların filmlerini tercih ettik, çünkü benim canlandırdığım karakter 35 yaşında. Ve yapısında da bir dinginlik var. O dinginlik temel alınarak Soner'in iskeleti oluşturuldu.
Başka ne gibi özellikler öne çıkıyor Soner'in karakterinde?
- Çok fevri çıkışları, uç noktaları olan bir karakter değil. İyi bir işadamı. Aslında o dönemde iyi bir işadamı olması ve siyasilerle arasını iyi tutması için yırtıcı bir adam olması gerekiyor. Ama onun geçmişten gelen bir birikimi var. Topraktan gelen parasını sanayiye yatırmış ve işini iyi bilen bir adam. İnsanlarla nasıl iletişim kuracağını bilen, patronlarla olduğu kadar 17-18 yaşlarındaki gençlerle de anlaşabilen biri. Oturaklı, sakin ve kontrollü...

METE YÜZBAŞI'DAN SONRA SONER ROLÜ ÇOK İYİ GELDİ
"Nefes: Vatan Sağolsun" filmindeki Mete Yüzbaşı rolünden sonra böyle bir karakteri canlandırmak size neler hissettirdi?
- Vallahi bana çok iyi geldi Mete Yüzbaşı'dan sonra bu karakter. Mete Yüzbaşı dertlerle yoğrulmuş bir karakterdi. Sorunlarının en yükseğe çıktığı noktada gördünüz siz onu. En yakın arkadaşını kaybetmişti. İç ritmi oldukça yüksek bir karakterdi ve çok yorucu bir hayatı vardı. O rolü oynamak da doğal olarak yorucu olmuştu. Bu karakter ise daha sakin, hayatı rahat olan bir adam. O yüzden bana gerçekten iyi geldi...
Rolleriniz gerçek hayatınıza da etki ediyor yani?
- Tabii ki... Soner çok sakin ve durağan bir karakter olduğu için, sakin geçiyor benim çekimlerim. Hakikaten çok iyi koşullarda çalışıyorum...
İzleyici nasıl bulur sizce bu diziyi?
- Senaryo gerçekten çok başarılı. Hikâye, karakterler, kostümler, dekor her şey yerli yerinde. Dizi o zamanın ruhunu hissettiriyor, oyuncular elinden geleni yapıyor. Genç oyuncu kadrosu da çok iyi. Keyif verici bir iş olacak. İzlenirken de çalışıldığı zamanki kadar zevk verecek diye umuyorum.

DERDİ OLAN KARAKTERİ CANLANDIRMAK İSTERİM
Peki, yeni sezonda başka projeleriniz olacak mı?
- Bu dönem bir de tiyatro olacak. Sağ olsunlar, dizideki çalışma günlerimizi çok iyi ayarladılar. Çekimlerden arta kalan günlerimi tiyatroya ayırabileceğim. Levent Kazak'ın yazdığı bir oyunu sahnelemeye karar verdik, bir aksilik olmazsa aralık, ocak gibi o oyunu çıkarmayı düşünüyoruz.
Sinema filmi de olacak mı?
- Senaryo bekliyorum... Şimdi tiyatro olacağı için ocak ayından sonra gelecek senaryolara bakacağım.
Birlikte çalışmayı istediğiniz bir yönetmen veya oyuncu var mı? Ya da canlandırmayı çok istediğiniz bir rol?
- Yönetmenlerden Fatih Akın ve Nuri Bilge Ceylan'la çalışmayı çok isterim... Aslında bu soruya "dert anlatan insanla çalışıp dert anlatan bir karakteri canlandırmak isterim" diye yanıt verebilirim. İçi boş bir yapım yerine, hayatla ilgili meselesi olanları tercih ederim, çünkü onlar daha gerçek oluyor. Ve hayatla derdi olan karakterleri oynamak isterim, çünkü daha derin oluyor. "Nefes" filmindeki gibi. İsmini bilmesem de dert anlatmak isteyen bir yönetmenle çalışabilirim...

HEP 66 MODEL
BİR LINCOLN'E
BİNMEYİ İSTEMİŞTİM
1967 yılından günümüze uzanan dizide döneme ait her detay düşünülmüş. Tarih uzmanlarına danışılmış, uzun süren bir arşiv çalışması yapılmış. Bunlar bile prodüksiyonun büyüklüğü hakkında ipuçları veriyor aslında, değil mi?
- Evet, en ince detaylar bile düşünüldü. Mesela dizinin çekildiği sokaktaki evlerin camları pvc'ydi. Marangozlar tarafından yenilenerek o döneme uygun hale getirildi. Birçok yere Arnavut kaldırımı döşendi. Kıyafetler büyük incelikle hazırlanıyor, o zamanın araçları kullanılıyor. Dizilerin bu yönünü seviyorum. Ben hep 66 model bir Lincoln'e binmeyi isterdim, onu verdiler altıma. Ama şimdilik sürdürmüyorlar, sanırım kaçıracağım! (Gülüyor)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder