24 Ağustos 2010 Salı





Ferman'la öpüşmedik








Röportaj: Gülbahar KARAKUŞ

29 Mayıs’ta Norveç’te düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’nda ülkemizi temsil eden Manga, aldığı ikincilikle göğsümüzü kabarttı. Bu başarıda elbette şova renk katan ‘robot dansçı’ Nathalie Marrable ve sahne koreografisini hazırlayan Genevieve Cleary’nin de payı büyüktü. Yarışmadan bir ay sonra Türkiye’yi ziyaret eden ikiliyle İstanbul’da bir araya geldik, yarışmadan geriye kalanları konuştuk.


Eurovision bitti ve siz Türkiye’ye geldiniz. Neler yapıyorsunuz burada?

Nathalie Marrable: Bu benim
Türkiye’ye ikinci gelişim. İstanbul’dan önce İzmir’de veAnkara’da zaman geçirdim. Bütün turistlerin yaptığı şeyleri yapıyorum, camilerin olduğu yerlere gidiyorum, alışveriş yapıyorum, fotoğraf çektiriyorum.

Dansa ne zaman dansa başladınız?

- Güney Afrika’da, küçük
bir şehirde yaşıyordum. Annem beni baleye yazdırdı. Daha sonra Amerika’dan beni izlemeye geldiler ve beni ülkelerine götürdüler. Profesyonel olarak çalışmaya 15 yaşındayken bir bale şirketiyle başladım. Dünyanın birçok yerinde sahne aldım.

Madonna’yla da çalışmışsınız...

-
Şimdi devam etmiyorum ama bir dönem onun dansçılarından biriydim.

TÜRKİYE’DEN ÇOK FAZLA TEKLİF VAR

Eurovision’la Türkiye’de de tanındınız. Buradan da teklifler alıyor musunuz?


- Evet, oldukça fazla hem de! Benim için en iyiyi seçme işini ise Engin (Zoom Kurumsal İletişim’in sahibi Engin Akıncı) ve Genevieve’e (Cleary) bıraktım.

Eurovision’dan önce Türkiye ve Manga hakkında bir fikrin var mıydı?

- Biliyor musun bu çok ilginç, Amerika’daki çok yakın bir arkadaşımın sevgilisi Türk. Sevgilisi arkadaşımı Türkiye’ye tatile getiriyordu ve ben onlara çok özeniyordum. Manga’yla çalışacağımı duyduklarında onlar da benim gibi çok sevindiler ve “Mutlaka çalışmalısın” dediler.

BÜYÜK ŞOVLARDA MUTLAKA BİR TERSLİK OLUR

Eurovision’da giydiğiniz robot kostümü 70 kiloymuş. Bu ağırlık sizin için biraz fazla değil mi?


- Kıyafetin titanyum parçaları da vardı ve gerçekten çok ağırdı! Ama ben çok şanslıyım, çünkü çelimsiz görünmeme rağmen güçlü bir vücudum var.

Yarı finalde tatsız bir olay yaşadınız, kaskınız kırıldı. Neler hissetiniz o an?

- Kostümümde birçok parça vardı; metal, titanyum, plastik... Kaskım da aslında çok sağlamdı ve hiç de kırılacak gibi durmuyordu. Hatta o ana kadar bizde hiçbir sorun çıkmadığı için açıkçası sinirimiz bozulmuştu, çünkü hiçbir şey sorunsuz olamaz diye düşünüyorum. Ama biz çok yetenekliydik ve olayı profesyonelce atlattık. Bu tarz büyük şovlarda mutlaka bir terslik olur, bu normaldir.

Şarkının sonunda zor bir göreviniz daha vardı. O ağır kıyafeti çok kısa bir sürede çıkarmanız gerekti, zor olmadı mı?

- Kostümü tam 15 saniyede çıkardım. Las Vegas’taki ilk denememde üç dakikada anca çıkarabilmiştim. Gün geçtikçe bu süre kısaldı. Final günü ise o kadar hızlı yaptım ki, fazladan zamanım bile kaldı! (Gülüyor)

MANGA’YLA AİLE GİBİ OLDUK

Biz seyirci olarak şovunuzu çok beğendik, siz sahne performansınızı nasıl buldunuz?


- Manga’yla çalışmak gerçekten güzeldi. 10 günde aile gibi olduk ve birbirimizi çok sevdik. Çok zor ama çok güzel zaman geçirdik ve buna değdi.

Yarışmanın sonucunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sonuçtan gerçekten gurur duydum. Bu yarışmanın politik bir yanı da var, bu nedenle sonuç hakkında fikir yürütemedik. Sonuncu da olabilirdik, 20’nci de. Ama ikinci olduk. Üstelik pop yarışmasına rock şarkıyla katılmamıza rağmen!

FERMAN’LA ÖPÜŞMEDİK

Şovun sonunda Ferman’la oldukça yakınlaştınız, öpüştüğünüz doğru mu?


Nathalie Marrable: Hayır, hayır! (Gülüyor) Çoğu kişi öpüştüğümüzü ve o kısmın kesildiğini düşündü. Hatta bazı gazetelerde de öyle yazıldı. Ama şov muhteşemdi, grup ve şarkı çok güçlüydü ve biz öpüşmeye hiç ihtiyaç duymadık. Öpüşmek, yaratıcılıktan uzak olurdu.

HEPİMİZ ROBOTA DÖNÜŞÜYORUZ

Manga’nın sahnesinde robot kullanma fikri nasıl ortaya çıktı?


Genevieve Cleary: Manga’yla çalışmaya karar verdiğimde, onların şovuna bir dansçının hareket katacağını düşündüm. Manga’nın şarkısını saatlerce dinledim. Ne demek istediklerini, hangi mesajı vermeye çalıştıklarını anlamaya çalıştım. Ve onlar hakkında kafamda bir şeyler şekillenmeye başladı. O gece saat 4’te, robot fikriyle uyandım! (Gülüyor) Bana göre “We Could Be the Same”, birbirine elini uzatmak, birbirini anlamak ve duvarları yıkmakla ilgiliydi. Yaşamın temposuna kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, neredeyse hepimiz birer robota dönüşüyoruz. İşte robot fikrinin ortaya çıkışı böyle oldu. Bu fikirleri toparladım, projemi hazırladım, e-mail yoluyla sunumu yaptım ve herkes çok beğendi..
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder