25 Ağustos 2010 Çarşamba

Midnight Juggernauts





Ajda'yı Eurovision'dan tanıyoruz
Gülbahar KARAKUŞ

Avustralya’nın en başarılı grubu olarak anılan Dünyanın en prestijli festivallerinden Coachella, Fuji Rock, Glastonburry ve daha birçok prestijli festivalde sahne alan, Daft Punk, Bloc Party gibi kendini kanıtlamış grubların da dikkatini çeken Midnight Juggernauts iki albüm arası çıktıkları turnede bir de İstanbul’dan geçecek. Yaptıkalrı müziği herhangi bir kalıba oturtmanın mümkün olmadığı grup, kendi ağzıyla da aynı şeyi yapmaktan sıkılıp değişik şeyler denemeyi sevdiklerini söylüyor. Midnight Juggernauts’ı biraz da olsa anlamayı ümit ederek 8 Mayıs Otto Santral konserlerinden önce bir röportaj yapma şansı yakaladık.



Müzik kariyeriniz nasıl başladı?
Bütün hayatımız boyunca müzik yaptık diyebilirim. Ben henüz 7 yaşındayken okulda keman çalmaya başladım. Daha sonra alışveriş merkezlerinde ve düğünlerde dörtlü olarak çalmamızı istediler. Böyle başladı diyebilirim. 13 -14 yaşlarımdayken de gitar çalmaya başladım daha sonra değişik aletlerle de müzik yaptım ve müziğe başlamış oldum.

Üçünüz nasıl bir araya geldiniz?
Andy ve ben aynı okula gidiyorduk, yani 13 yaşından beri tanışıyoruz. Birlikte bir çok grupta ve bir çok stilde çalmayı denedik. Biz büyüdükçe işler ciddileşti tabi. Andy’le ben Melbourne’de yaşıyoruz. Sydney’de çaldığımız bir gün Daniel’la tanıştık. Daniel o sırada başka bir grupta davul çalıyordu. 2007 yılında ilk albümümüz “Dystopia’yı kaydederken Daniel’de resmi olarak bize katıldı.

Yaptığınız müziği bir kategoriye sokmak neredeyse imkânsız. Siz kendi müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Değişik şekillerde tanımlar duydum bende. Mesela bir tanesi şöyleydi: psych-prog-indie-dance-pop-tronic-hydra-phonica.

Müzik yaparken size ilham veren şeyler nelerdir? Nelerden esinlenirsiniz?
Bize ilham veren şeyler epeylü geniş aslında. Güçlü bir atmosfer yaratan herhangi bir şeyde kaybolabiliyoruz. Bu Goya’nın bir tablosu ya da Kenneth Anger veya John Hughes’in br filmi de olabiliyor.

Son albümünüz “This New Technology”den hemen sonra bir turneye çıktınız. Albümünüzü tanıtmak dışında çıktığınız turnelerin sizin için ne ifade ediyor?
Aslında elimizde yeni malzemeler varken turneye çıkmayı seviyoruz, böylelikle sahnede yeni şeyler deneyebiliyoruz. Özel olarak da denizaşırı urneleri her zaman çok sevdik böylece dünyanın değişik yerlerini görebiliyor hem de tatil yapıyoruz.

Şarkıyı oluşturma süreciniz nasıl gelişiyor?
Her zaman şarkı yazıyoruz ve yüzlerce bestemiz var diyebilirim. Boş zamanımız oldukça depoladığımız bu bestelere geri dönüp bakabiliyoruz. Başladığımız birçok fikir, ayrı ayrı taslaklardan oluşuyor. Daha sonra bir araya gelip nasıl bir şey ortaya çıktığına bakıyoruz.

Londra’da vereceğiniz konser sonrasında İstanbul’a geleceksiniz. Daha önce İstanbul hakkında bir fikriniz var mıydı? Bir şeyler duymuş muydunuz?
Aslında İstanbul’a geleceğimiz hafta için başka bir programımız vardı, Türkiye konseri gündeme gelince diğer plandan vazgeçip İstanbul’a gelmeyi kabul ettik. Hiç birimiz daha önce orada bulunmadık bu yüzden daha egzotik ve ilginç geldi. Sahneye çıktıktan sonra zamanımız kalırsa şehri gezip, keşfetmek istiyoruz. Ben tarihi olan şehirleri gezmeyi seviyorum. Şu an İstanbul hakkında daha fazla bilgi toplamaya çalışıyoruz.

Ne tür müzik dinlersiniz? Sadece Avustralyalı müzisyenleri mi dinliyorsunuz?
Her türde müzik dinliyoruz özellikle şu günlerde eski müzisyenleri dinliyoruz. John Williams’dan ELO’ya, Slayer’ın erken dönem parçalarından Brian Wilson’a ve Philip Glass’a kadar birçok müzisyen favorilerimiz arasında. Avustralya’lı sanatçılara gelince… 1980 yapımı Xanadu filminde rol alan Olivia Newton John’u, film için yaptığı soundtrackten ötürü dinlemeyi seviyorum.

Bildiğiniz bir Türk müzisyen var mı?
Hepimiz Ajda Pekkan’ı biliyoruz. Aslında son zamanlarda eğlenmek için 70’lerin Eurovision videolarını izliyorduk Ajda Pekkan’ı da orada dinleme şansımız oldu.

Albüm çıkarmaktansa single ve Ep’leri tercih ediyorsunuz. Bunun nedenini öğrenebilir miyiz?
Bu bizim albüm çıkarmak istemediğimizden deil elbette, bu durumun Ep’ler ya da single’ları stediğimiz zaman daha kolay bir şekilde çıkartabilmemziden kaynaklanıyor. Albüm biraz daha zaman alıyor. Bir de müzik endüstrisi sürekli bir değişim içinde, zamanla hiçbirisinin bir önemi de kalmayabilir.

Yeni albümünüz “The Crystal Axis”in Mayıs sonu çıkacağı doğru mu?
Albüm Mayıs sonunda Avustralya’da piyasaya çıkacak. Biz şu anda diğer bölgelerde de hemen hemen aynı zamanlarda çıkması için çalışıyoruz. Albüm haziran gibi Avrupa’da olabilir.

Peki, yeni albümünüzde herhangi bir değişiklik var mı yoksa aynı Midnight Juggernauts’la mı karşılaşacağız?
Bu albümün tarzı son albümden farklı olarak biraz daha organik ve canlı. Dans parçaları daha az olsa da hala içinde enerji olan değişik türde bir albüm olduğunu söyleyebilirim.

Albümde hayranlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor ?
Bana göre bu albüm eski hayranlarımızı bölebilir. Biraz farklı bir albüm oldu, fakat sürekli aynı şeyi yapmak istemedik. Hayranlarımızın da bu durumu takdir ederek albümü seveceklerini umuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder