7 Nisan 2012 Cumartesi

Uzun uzadıya SMASH

Çok uzun zamandır buralara gelemedim, ilgilenemedim. Bu sayfa biraz öksüz kaldı sanırım aslında anlatacak ve yazacak çok şey vardı ama zaman yaratma konusunda sıkıntılar yaşadım. Zira bu sürede aslında iki kez Londra'ya bir kez de Amerika'ya gittim. Çok çok anı ve röportaj biriktirdim. Tabii bu kadar anıyı bir cumartesi mesaiyisinde yazacak zamanım yine maalesef yok. Asıl istediğim yani şimdilik son olarak Londra'da yaptığım Smah röportajının tamamına yer vermek. Toplum olarak okumayı sevmediğimiz yönündeki zırvalıkları geçip zaten etrafımdakilerin bolca okuduğunu ve merak ettiğine inanarak Smash röportajının tam halini buraya koyuyorum zira gazetenin sınırlı sayfalarında hepsine yer vermek mümkün olmuyor.

Smash röportajı için Londra'ya gideceğim martın sopn günlerinde belli oldu. Sağolsun Leo PR'dan Ceylan Özünel, Türkiye'deki işlerini yürüttükleri Unviversal Channel'ın Smash'i yayına sokacağını bu yüzden de Londra'daki röportaja gidip gidemeyeceğimi sordu. Londra'ya ilk kez ocak ayında gitmiştim bildiğiniz meşhur Harry Potter için ve tam anlamıyla hayran kalmıştım. Klişe bir dille anlatmak gerekirse Londra'ya aşık oldum da diyebilirim tabii mümkün. Bir de o yoğun işlerin ve röportajların arasında sıkışmışken her ne sebeple olursa olsun bir yerlere gitmek en güzel kaçış oluyor. İşin özü Ceylan'ın teklifine balıklama atladım. Röportaj 3 Nisan salı günü olacaktı bu yüzden pazartesi Londra'ya gittim, biraz etrafı gezmek ve pek sevgili arkadaşım Serkan'la buluşmak için tüm gün bana kaldı. Ertesi gün röportaj için Soho Hotel'e gittim . Yolumun üzerinde de bir hoşlukla karşılaştım onun fotoğrafını da burada paylaşıyorum.

İşte Hürriyet gerçekten her yerde...



Gerçi bu kez röportajda fotoğraf çekmemize izin yoktu , ne bileyim Jack Davenport'la bir fotoğrafım olsun isterdim. Röportaj diyorum ama daha çok sohbet ortamı vardı Razza Jaffery, Megan Hilty ve daha da önemlisi Jack Davenport oldukça esprili insanlardı. Bugün röportajımın bir kısmı Kelebek'te var. Geri kalanını da sizinle buradan paylaşıyorum...





"Perdenin arkasında neler oluyor?"
Röportaj: Gülbahar KARAKUŞ

Glee ile başlayan müzikal dizi furyası Smash ile devam ediyor. Yapımcıları arasında usta yönetmen Steven Spielberg'in de bulunduğu ve yönetmenliğini Michael Mayer'in üstlendiği bu yeni dizi Glee'yi geride bırakacağa benziyor. Coupling dizisindeki Steve rolüyle gönüllere taht kuran Jack Davenport ve daha birçok ünlü ismin yer aldığı ve efsane sarışın Marilyn Monroe'nun hayatını anlatan bir müzikal hazılığı içindeki bir ekibin perde arkasında neler yaşadığını gösteren Smash, ilk sezon bölümleriyle 16 Nisan'dan itibaren Universal Channel'da da yayınlanacak.  Smash hakkında bu saydıklarımız az da olsa merak uyandırdıysa bir de Londra'da dizinin oyuncularından Jack Davenport, Megan Hilty ve Razza Jaffrey'le yaptığımız röportajı okuyun...

Üçünüz de tiyatro sahnesinde yer aldınız; işleyiş gerçekten Smash'deki gibi mi?
Raza Jaffrey:  Smash, bir drama bu yüzden gerçek hayatta yaşananlardan da öğeler taşımak durumunda. Tam olarak gerçek diyemeyiz tabii mesela ben henüz Derek Wills (Jack Davenport) gibi bir yönetmenle tanışmadım. (Gülüyor)

Yapımcılar arasında Steven Spilberg gibi büyük bir isim yer alıyor, onunla tanıştığınızda neler hissettiniz?
Jack Davenport: Onunla önceden tanışmadık. Dizi başlamladan önce oyuncular olarak bir gün toplandık ve okuma yaptık o gün masada bir hoparlör vardı ve Spilber'le o şekilde konuştuk. Anlayacağın Charlie'nin Melekleri gibiydik. Onun sesini duyduk, sanırım Spilbergia diye bir ülkede yaşıyor. (Gülüyor)
Çalışma sıralamanız nasıl oluyor. Sonuçta bu dizi bir müzikal. İlk olarak şarkıları mı kaydediyorsunuz?
Jack Davenport: Bütün işi kızlar yapıyor.(Megan Hilty'ye dönerek) Tüm bu işlerin yapmak zor mu?
Megan: İlk önce bize müzikleri veriyorlar, onların kayıtlarını yapıyoruz. Bazen üstünde çalışmamız için uzun zamanımız oluyor ama bazen de salı günü şarkıyı bize veriyorlar, ertesi gün kayda giriyoruz, provalarımızı yapıyoruz perşembe günü de çekiyoruz. Çok kısa bir zamanda da yapmamız gerekebiliyor. Yani program her seferinde değişiyor zaten bu durum da projeyi daha heyecanlı kılıyor.
Jack: Megan ve Katharine (McPhee) eğer çekimde değillerse bilin ki provadalar,provada değillerse de mutlaka şarkıların kayıtları için stüdyodalardır. Çok çalışıyorlar.
Karakterlerinizin en çok hangi özelliklerini sevdiniz?
Jack: Derek'de benim en çok sevdiğim şey başkalarının söylediklerine aldırış etmemesi. Çünkü ben gerçek hayatta öyle değilim, insanlar kötü bir şey söylediklerine çaresiz hissederim. (Gülyor)
Megan: Benim Ivy'de en çok sevdiğim şey önceden ne yapacağının belli olmaması, sağı solu belli değil. Bazen çok hata yapıyor ama hata yapmadığını düşünüyor. Bence  bu durum onu gerçek kılıyor. İnsanların kendilerinden birşeyler de bulabileceği bir karkter.
Razza: Dev, Broadway'in dışında bir karakter ama Broadway hakkında da bir fikri var. Sahneye çıkan sevgilsini evde bekleyen ve onu heveslendiren, motive eden aynı zamanda da o dünyanın dışında bir hayat vermek isteyen bir karakteri oluşturmak zor ama oynaması eğlenceli.


Megan, animasyon filmlerde de seslendirme yapıyorsunuz. Seslendirme yapmanın sizin için ne gibi artıları var?
Megan: Bir süre önce kariyerim üzerinde düşünüyordum. Saygı duyduğum insanlara baktığımda birçok işte yer aldıklarını gördüm. Ben de yapabildiğim kadar çok iş yapmaya karar verdim. Animasyon ve çizgi filmlerde seslendirme yapmak oyunculuğuma da ilham veriyor. Dorothy Oz, bu sonbaharda vizyoa girecek. Gerçekten çok iyi isimler var. Lea Michele, kelsey Grammer...İki yıl önce bu pojeye dahil olduğumda tek tanınmayan isim bendim dedim. (Gülüyor) O isimlerle birlikte çalışmak çok güzel tabii onlarla hala tanışamadım. (Gülüyor)


Sizce farklı ülkelerde yaşayan  insanlar hikayeyle nasıl bir bağ kuracak?
Jack: Broadway, bence Hollywood gibi uluslararası. Senaristlerimiz de hikayenin çok içe kapalı kalmaması için uğraşıyorlar. Herkes güzel birşarkıyı anlar, kim ve nereden olduğunun önemi yoktur.Müzikallerin de uluslararsı dilleri var bence.


Ivy karakteri Marilyn Monroe rolü için elinden geleni ardına koymuyor. Monroe'yu da oldukça sevdiğini görüyoruz. Siz Marilyn Monroe'yu sever misiniz?
Megan: Ben her sarışın kadının Marilyn'i sevmesinin bir klişe olduğunu düşünerek büyüdüm. Kim olduğunu anlamadığım için de uzunca bir süre onu sevmemek için direndim diyebilirim. Daha sonra Arthur Miller'in yazdığı biyografisini okudum ve büyülendim.


Jack: Tartışmasız bir gerçek var ki büyük ihtimalle 20'inci yüzyılın en meşhur kadını Marilyn Monroe. Show dünyasının bir kadına yapabileceği en iyi ve en kötü şeyi gösteriyor. Bir keresinde 1960'larda Life dergisine verdiği son röportajını okumuştum ve gerçekten insanın yüreği parçalanıyor.Ayrıca gerçekten ne kadar zeki olduğunu görüyorsunuz.


Megan ve Raza, ikiniz de gerçek müzikallerde sahne aldınız. Sahnede olmak ve ekran içinde bir sahnede olmanın ne gibi farkları var?
Megan: İkisi çok farklı şeyler. Eski işimde her gün aynı şeyi oynayıp onu farklılaştırmaya yenileştirmeye çalıştım. Ama yeni işimde yani Smash'de her gün tamamen farklı şeyler yapıyorum bu çok ilginç.


Peki kamera önünde olmayı  mı yoksa sahnede olmayı mı seviyorsunuz?
Megan: İkisini de çok farklı nedenlerden dolayı seviyorum. Bu yüzden ikisini bir işte birleştirebildiğim içi çok mutluyum.
Katharine McPhee'nin karakteri Karen ve Ivy'nin arası pek iyi değil. Siz sette anlaşabiliyor musunuz?
Megan: Hem de çok iyi anlaşıyoruz. Sette çok iyi zaman geçiriyoruz. Benim şarkı uydurup söylemek gibi bir huyum var  ama sözler de söyleme tarzımı da iğrenç oluyor, Katherine de eşilk ediyor ve etrafımızdakiler bizden nefret ediyor.
Jack: Birbirlerinden nefret ediyorlar. (Gülüyor)


Smash'de bir Boadway oyununa hazırlanan bir ekibin neler yaşadığını görüyoruz, hırs ve çekişme de ilk sıralarda. Gerçekten böyle mi yürüyor işler? Oyuncu olmak isteyenlere önerileriniz neler?
Megan: Bu işi yapmak isteyen gençlerle karşılaşında onlara neden oyuncu olmak istedikleri üzerinde uzunca düşünmelerini öneriyorum. Bence oyunculuk en zor mesleklerden birisi, zaten diziyi izleyenler de görecektir, gerçekten bu işin en zor yanlarını da gösteriyoruz.


Jack: 10- 15 yaşındaki çocuklara büyünce ne olmak istiyorsun? diye sorduğunuzda sadece "ünlü olmak" diyolar. Ne yapacakları değil de ünlü olmak onlar için daha önemli hale geldi. Benimse tavsiyem "iş bulun, ne olduğu önemli değil iş bulun". Bu işi gerçekten yapmak istiyorlarsa ve yapabiliyorlarsa eğer onlara bir şans verilirse bunu değerlendirsinler. Bazıları ben bunun üzerine biraz daha okumak istiyorum, eğitim almak istiyoru diyor ama ben 40'lı yaşlarına gelmiş ve 25 yıldır oyunculuk eğitimi alıp da hiç bir yerde rol almamış insanlar görüyorum. Önemli olan gerçekten bu işi isteyip istemedikleri.


Oyuncu olmanın en çok neyini seviyorsunuz?
Razza: Yeni insanlarla tanışmak , dünyanın farklı yererinde çalışıp yeni yerler görmek bu işin bir parçası ve ben gerçekten çok seviyorum.
Megan: Razza'nın tüm söylediklerine katılıyorum. Ben küçüklüğümden beri tiyatronun içindeyim ve sahnede gördüklerimnden çok derinden etkilenmiştim. "Jacqueline Hyde" müzikalini izlediğimde ben de bu işin bir parçası olmak istedim. Daha önce düşünmediğim şeyleri düşünmemi sağladı. Yaşım büyüdükçe de bu duyguya daha çok kapıldım. Çünkü insanların fikrini değiştiren bir işin parçası oluyorsunuz. Her oyuna (tiyatro)gelen insanlar arasından sadece birisi bile farklı bir düşünceyle çıkacağını bilmek gerçekten heyecan verici.
"Albümde kendim olacağım"
Megan, bir albüm çıkartmaya hazırlandığını okudum. Bu doğru mu?
Megan: Evet, bu kez insanlara farklı bir şekilde ulaşacağım. Çok küçük yaşlardan itibaren şarkıcı olmayı çok istedim. Bu proje beni gerçekten çok heyeanlandırıyor çünkü bir karaktere bürünmeden sadece kendim olacağım.


Ne tarz şarkılar olacak albümünde?
Megan: Bilmiyorum. Birkaç hafta içinde albüm üzerinde çalışmaya başladığımızda göreceğiz.
Jack, karakterin Derek oldukça sert ve ters. Onun daha yumuşak yönlerini de görecek miyiz?
Jack: Evet, elbette göreceksiniz. Bu adam yaratıcı olması gereken bir işin içinde. Bazen insanlar üzerinde baskı yapabiliyor örneğin Megan'ın karakteri Ivy'ye bunu yapıyor çünkü biliyor ki Ivy daha iyisini yapabilir. Düşünsenize elinizde bir senaryo var ve o işi en iyi şekilde çıkartması gerekiyor gerçekten o durumda diğerlerinin hisleri için endişelenmeniz söz konusu değil. Tabii biraz daha kibar olabilir. Ama Derek, meslek tanımını tam olarak anlamış birisi ve bunun için çabalıyor.


Razza, senin karakterin Dev'in o gazeteci kızla bir ilişkisi olur mu sence Karen'ı (Katharine McPhee) aldatır mı?
Razza: İzlemeye devam etmeniz lazım belki de daha başka sürprizler de olur dünyada birçok kadın var.
Megan: Senaryoyu okuduğumda her zaman aklımın ucundan geçmeyen şeylerle karşılaşıyorum. İlginç şeyler olmaya devam edecektir.


Türkiye'de bazı oyuncular tiyatro ve televizyon işlerini duygu olarak ayırdıklarını, televizyondaki projeleri daha çok maddi sebeplerle kabul ettiklerini söylüyor. Amerika'da ya da İngiltere'de durumlar nasıl?
Jack: Radyoda ücret olarak bir bardak çay ve bisküvit veriyorlar ama radyo programı da yaptım. Tiyatroda haftalarca ya da aylarca prova yapmanız lazım televizyonda ise işler daha hızlı ilerliyor.  Bence daha iyi bir oyuncu olmanın en iyi yeri de tiyatro. Ücret çekiniz sadece bir madde. Ama oyuncuların farklı işlerde olması bizler için gerekli. Patrick Stewart, çok uzun yıllar Star Treck'teydi ve o iş bittiğinde ilk yaptığı şey Shakespeare oyunları oynamaktı. Bu onun faturalarını ödemesine yetti. Ama iki alan farklı yani birisini para için diğerini duygusal nedenlerle olması söz konusu değlil ikisi de eşit derecede değerli.
Razza: Önemli olan çalışmaya devam etmek hangi iş olursa olsun sizin aklınıza yatıyorsa oynamak gerekir.


Son olarak Londra'ya en kısa zamanda tekrar gitmek umuduyla totem yapıyorum



London Palace Theatre

Hadi bu da benden olsun...

http://www.youtube.com/watch?v=W4u8cwyvfOI